BEN VE SEN ANLAYIŞI YERİNE BİZ BİLİNCİ
İnsanoğlunun özünü oluşturan aşamalı bir var olma anlayışı ve iletişim yöntemi vardır. Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu[1] buna ‘ben, sen ve biz anlayışı’ demektedir. Bu anlayışların aşamalı olması bebeklik döneminde ‘sen’, ergenlik döneminde ‘ben’ ve yetişkinlikte ise ‘biz’ bilincine uygun davranışlar sergilenmesinden kaynaklanmaktadır.
Çoğu insan bu dönemlerinde bu
sıralamaya uygun bilinç yapısındadır; ancak ergenlik döneminde sosyal
öğrenmenin etkisiyle çevre-sindeki olgun insanları örnek alarak ‘biz’ bilincine ulaşan bireyler var-dır.
Ya da çocukluk döneminde biz anlayışına uygun iletişim ve davranış
geliştirebilen bireyler olabilir. Tam tersi durumda olan, yani hâlâ yetişkinlik
sürecine gelemeyen ve ‘sen’ ya da ‘ben’
anlayışında çakılıp kalmış yetişkin insanların olduğu gibi[2].
Şimdi bu ‘sen, ben ve biz anlayışları’nı
biraz açalım ve iletişimdeki rolleri üzerinde duralım.
Öncelikle ‘sen anlayışı’ bağımlılığı ifade etmektedir. Bir bebeğin annesine
olan bağımlılığı gibi bir özellik, sen anlayışının temelini oluşturur. Bu
anlayıştaki bir birey, diğer insanlara aşırı bağımlı olmak-ta ve acizlik
duygusunu yaşamaktadır. Bu kişiler, hiçbir şey için sorumluluk almaz ve
sorumluluklarını başkasına bırakırlar. Denetlen-mek ve yönetilmeye muhtaç bir
karakter sergilemektedirler.
‘Ben anlayışı’ndaki
bireyler ise her şeyi kendilerinin bildiğini düşünürler ve farklı fikirlere
kapalıdırlar. Bu yüzden de diğer insanlara karşı güven ve saygı duymazlar.
Onları sürekli denetleme ihtiyacı duyarlar.
Ben anlayışı, sen anlayışını
oluşturan asıl unsurdur. Ben anlayışının hakim olduğu aile ve çevrede yetişen
bireylerde sen anlayışı oluşmaktadır. Ben anlayışı içinde olan kişi işbirliği
içinde olamaz, diğer insanlarla eşit ilişkilere giremez, sürekli denetlemek ve
onlara baskın olma çabasındadır. Bu açıdan ben anlayışının hakim olduğu bir
ailedeki bireyler sürekli denetlenen, güvenilmeyen ve aşağılanan bir duruma
maruz kalırlar. Bunun sonucunda da bağımlılığın ve acizliğin hakim olduğu
karakterler oluşmaktadır.
Bu anlayış tarzlarının asıl acı
tarafı da insanların içinde bulunduk-ları duruma göre sen ya da ben anlayışı
içinde olmalarıdır. Örneğin; sen anlayışı içinde olan bir kişi, kendinden daha
aciz birini gördüğü zaman ben anlayışına geçebilmektedir. Biraz daha
somutlaştırmak gerekirse; kaynanasından baskı gören birinin gelinine aynı
şekilde davranması ya da babasından baskı gören bir adamın kendi çocuklarına da
aynı şekilde davranması gibi toplumdaki bu anlayış şekli, bana hep ilginç ve
acı gelmektedir.
Peki, ulaşmamız gereken ve olmasını
arzu ettiğimiz asıl bilinç yapısı ne olmalıdır? Bu anlayış insani yapıyı temel
alan, iletişimin insan insana olmasını sağlayan ‘biz anlayışı’ olmalıdır. ‘Biz’
ile ifade edilmek istenen bir bütünün parçası olduğumuzun farkına varmaktır.
Biz bilinci bir olgunlaşma sürecini takip eder ve bu süreçte ‘öğrenmek’ en önemli unsurdur.
Birey, kendi dar kişisel sorunlarının içinde
boğulmaktan kurtulup
onların üzerine çıktığı ve insanların tümünün
sorunlarıyla
ilgilenecek hale geldiği zaman yaşamaya başlar.
- Martin Luther King
‘Biz bilinci’ndeki
bir insan, kendini bütünden ayrı ve farklı görmez. Bilir ki insanlar; dünya ve
evren, yani her şey kendi nasılsa ona göre şekil ve durum alır. Hiçbir zaman
olay, durum veya koşullardan kendilerini soyutlamazlar. Yani bilindik ve
geleneksel bir kader anlayışına sahip değildirler.
Biz bilincinin temelinde sorumluluk
duygusu vardır. Her türlü ilişkide güven, saygı ve sevgi vardır. Bu açıdan biz
bilincinin oluşması aileyi de kapsayan sevgi temelli bir süreçtir.
Toplumların bu bilinç düzeyini
içselleştirmiş bireylerden oluşması siyasi, ekonomik ve sosyal; yani her yönden
gelişimi sağlayacak en önemli unsurdur. Örneğin biz bilinci gelişmiş bir birey
yerlere çöp atmaz, tükürmez, topluma açık yerlerde uygunsuz davranmaz, canlı ya
da cansız hiçbir şeye zarar vermez, vs. En önemlisi de bu davranışları başka
insanlar ne der diye değil, içsel motivasyonla yaparlar.
Örnekleri çoğaltmak mümkün ve bu
açıdan baktığımız zaman görülecektir ki ‘biz
bilinci’ni oluşturmak, ailede başlayan eğitim; hayatın içerisindeki
öğrenme, olgunlaşma ve birey olma süreçlerini kapsamaktadır.
Mutluluk, başarı ve hayata dair ne
varsa bunları elde etmek, yaşadığımız bu çok boyutlu sistemde bir şeyleri doğru
anlayıp yapmakla mümkün olacaktır. Bu bir şeylerin en önemlilerinden biri de ‘biz bilinci’dir.
Ben ve sen düzleminden çıkamayan
kişiler, yaşadıklarını zannetseler bile hayatı tam anlamıyla
yaşayamayacaklardır. Muhtaçlık (sen)
ve hükmetme (ben) arzuları her
defasında karşılarına yüksek duvarlar örecektir. Gerçek özgürlüğü ve sevgiyi
tadamayacaklardır ne yazık ki.
Eğitimci ve Yazar UĞUR KALKAN
www.kuantumzeka.com
facebook.com / ugurkalkan.kuantumzeka
[1] Prof.
Dr. Doğan Cüceloğlu’nun ‘İçimizdeki Biz’
kitabından yararlanılmıştır. Daha kapsamlı bilgi için yazarın kitaplarını
öneririm. ‘Biz bilinci’ yazarın çoğu
kitabının ana teması olarak kullanılan bir kavramdır. Biz bilincinin
gelişmesinin birey ve toplum açısından son derece önemli olduğunu düşünüyorum
ve bu konuda sorumluluk hissediyorum. Bu açıdan kitabımda da bahsetmek istedim.
Ne kadar çok insanın ‘biz bilinci’ni
kavramasını sağlayabilirsek bireysel ve toplumsal açıdan da gelişiriz diye
düşünü-yorum.
Yorumlar
Yorum Gönder